Pazar, Mart 05, 2006

1990’lar

1990’lar flu yıllardı, değişim rüzgarları yılları. 1970’lerin, 1980’lerin çift kutuplu dünyasındaki kutuplardan birinin yok olduğu yıllar. Aslında kafalar karışıktı. Kendi bloğu çökenlerin kendini boşlukta hissettiği, kazanan tarafın da rakipsiz kaldığı bir dönemdi. Bazıları da artık soğuk savaşın bittiğini, bundan sonra tüm kaynakların insanların iyiliği için harcanacağını düşünüyordu. 2000’lere gelindiğinde bunun böyle olmadığını gördüler.

Benim açımdan 1990’ların başı üniversite yıllarımdı ve çok mutluydum. Mezuniyet sonrası ise iş bulma, iş değiştirme koşuşturmaları, İstanbul’a geliş, askerlik, evlilik, aile büyüklerinin kaybı. Düzen kurma, iş hayatında tutunma mücadelesi yılları.

Türk siyasetinde de değişim rüzgarı esiyordu. Eski kuşak politikacılardan sonra Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller gibi yeni ve genç isimler parti başkanı olmuşlardı. Sarışın, güzel bir kadın başbakanımız olunca herşeyin düzeleceğini, daha iyi olacağını sanmıştık. Oysa ki bu sarışın kadın önce 1994 ekonomi krizine neden olup finalde ise İslamcı Refah Parti’si ile koalisyon yaptı. Tüm bunlar 28 Şubat “postmodern” askeri müdahale ile sonuçlandı. Mesut Yılmaz ise başka bir hayal kırıklığı idi.

1990’ların Türkiye’deki en önemli etkisi pop müzik patlamasıydı. 1980’ler boyunca arabesk müzik ile dolan kulaklarımız artık heryerde pop müzik duyuyordu. Hatta bu patlama o kadar etkiliydi ki, Küçük Emrah gibi arabeskçiler bile imaj değiştirip popçu oldular.

Sonuçta 1990’lar da geldi, geçti. Kafası karışık yıllardı. Ne 1970’ler gibi derin, ne de 1980’ler gibi sıkıcı. Bana göre ne iyi hatırlanacak, ne kötü. İşte öyle bir dönem.